Cennet Zihinde İnşa Edilir (Alıntı - Felsefe)
Marcus Aurelius, gerçek huzurun ancak ve ancak insanın kendinde bulunabileceğine inanıyor. İnsan zihnini cennete dönüştürmediği sürece yeryüzünün hiçbir köşesinde bir cennet bulabilme ihtimali yoktur. Gerçek huzurun, gerçek cennetin, tamlığın ve dengenin inşa edilmesi gereken asıl yer insanın zíhnidir. Bütün çaba, bütün inşaat, bütün restorasyon insan zihni üzerinde gerçekleşmelidir.
Kaçış, yorgunluktan ve çaresizlikten ileri gelir ki bir noktada herkesin hakkı olabilir. Yenilenmek, güç toplamak, tazelenmek için uzaklaşmak, dinlenmek, huzura çekilmek, tembellik hakkını kullanmak elbette ki yersiz değildir. Ancak kaçış geçici olmak zorundadır. Kaçış da bir amaca hízmet etmek zorundadır. Çünkü sonsuz bir kaçış yaşamın doğal akışına terstir. Yaşam bir kaçış değil, arayıştır. Gelişmenin, büyümenin, erdemli ve ahlaklı olmanın bir yolunu bulmaktır. Dolayısıyla deneyimlerden, durumlardan, olaylardan, insanlardan, hislerden ve doğanın düzeninden kaçmak felsefeye de aykırıdır. Üstelik bütün bunlardan uzaklaşmak için insanın kendini ıssızlaştırması, yalnızlaştırması, dağlara tepelere gidip inzivaya çekilmesi, yaşam akışından soyutlanması da akıl kârı değil. Çünkü ihtiyacı olan huzuru, dinlenmeyi, sakinleşmeyi ve yenilenmeyi yakalaması gereken yer, zihnidir. Înzivanın içinde dağlarda, köylerde, tepelerde farklı bir düzen söz konusu değildir. Cennet, zihinde inşa edilir. Sorunlardan uzak durmanın yolu mekán değiştirmek ve yeni mekánlara sığınmak olamaz.
"Yönetici aklını, kendisinin var olma sebebi olan işi yapmasina teşvik etmediğin için, sayısız sorunlara ve dertlere maruz bıraktın kendini..."
Sorun zihindedir. Huzursuzluk zihindedir. Bütün bunların üstesinden gelmek de her an mümkündür. İnsan kendine çekilerek, kendine sığınarak, zihninin içinde sağlam ve sağlıklı bir muhakeme oluşturarak içine yönelirse, kendini yeniler. İnsanın bulunduğu her yer, her an için bir cennet hatta bir inziva ve huzur alanı olabilir. Yeter ki cennet, zihinde inşa edilmiş olsun.
İnsan zihni terbiye edilmediğinde, başıboş bir halde olana maruz bırakıldığında kolayca cehenneme dönüşebilir. Ne de olsa zihin, bir örüntü mekanizması. Bir olumsuzluk ilmeğinin üzerine, yaşanmış ya da yaşanabilecek sayısız olumsuz ilmekler atabilme ve kalın bir huzursuzluk battaniyesiyle kendini örtebilme kabiliyetine sahip. İşte tam da bu yüzden zihni başıboş bırakmamak çok önemli... İşin acıklı tarafı cehennemden kaçarak kurtulmak mümkün değil. Zira cehennem içeridedir, taşınabilirdir. Nereye gidilirse gidilsin seyahat eder. İster inzivaya, ister doğanın kucağına, ister ulu dağlara, yeşil yaylalara, masmavi denizlere, sapsarı kumsallara... Hiç fark etmez..
Cehennem, zihne yerleşmisse, bütün cennet köşeleri yakıp kavurur, altüst eder. Sorunlardan kurtulmak için bir yerlere kaçıp gitmek hem beyhude bir çabadır hem de yanlıştır. Bu yanlış çabadan olumlu bir sonuç almayı beklemek akılsızlıktır. Anlık iyi hissedişler, anlık rahatlamalar cehennemin ateşinin söndüğü anlamına gelmez. En iyisi yine her zamanki gibi insanın dinlenmek için, iyileşmek, gelişmek ve sorunlardan kurtulup mutlu olmak için yapabileceği en iyi şey, kafasının içinde bir inşaat başlatmasıdır. İşte o vakit her an bir inzivadır, her an bir dinlenmedir, her an huzurdur, her an mutluluktur. Insan kendine cekildikçe ve zihnini terbiye ettikçe sorunlarından kaçmak için seyahatlere çıkma özlemi içinde yanıp tutuşmaz.
Üstelik Aurelius'a göre her şey akar... Gelir ve geçer. Kalıcı olan hiç ama hiçbir şey yoktur. Bu yüzden cehennem de zaten kalıcı olamaz. Sorunların da akıp geçmesine izin vermek gerekir. Onları tutup ilmik ilmik örmek yerine, geldikleri gibi gitmelerine firsat tanınmalıdır.
***
-Bu metin "Unutma, Mutlu Bir Hayat Çok Az Şeye Bağlıdır" başlıklı kitaptan alınmıştır. Kitap, Marcus Aurelius'un(Roma imparatoru ve filozof) görüşlerinin bir kısmı özetlemektedir.
Yorumlar
Yorum Gönder